Kış gecesi (Mum yanıyor masada...)
Tipi tipi, bütün dünya, Köşe bucak kar. Bir mum yanıyor masada, Yanan bir mum var. Sinek nasıl yaz geldi mi Ateşe uçar, Uçuyor bak onun gibi Pencerede kar. Yapıştırıyor camına Onları rüzgâr. Bir mum yanıyor masada, Yanan bir mum var. Işıyan tavana az az Yerleşir gölge, El çapraz, ayak çapraz, Çapraz kader de. Tıkırtıyla düştüğü an Pabuçlar yere, Mumun gözyaşı lambadan Damlar eteğe. Her şey karlı karanlıkta Yiter kırçıl, ak. Bir mum yanıyor masada, Mum yanıyor, bak. Mumu üfürür bir yandan, Tutku ateşi Kaldırır kanatlarından Bir melek gibi. Tipiydi tüm şubat ayı, Ve bir mum bazan Işıtıyordu odayı, Masada yanan.
1946
Sonbahar Dağılın dedim ev halkına, Bütün dostlar çoktan dağıldı, Ve doldu kalbe ve doğaya Tüm zamanların yalnızlığı. Bekçi kulübesindeyim bak Seninle, ıssız bir orman bu. Yollar, şarkıya uyarak Yarı yarıya otla dolu. Şimdi acı duyarak bizi Seyrediyor kütük duvarlar. Hiç beklemeyin cengimizi,
Geberip gideceğiz, o kadar. Birde oturup üçte kalkarız, Bende kitap sende el işi, Ve şafak söker, anlamayız, Artık öpüşmediğimizi. Umursamadan ve görkemli, Yapraklar, dökülün, hışırdayın, Ve dünün acı kasesini Bugünün hüznüyle çoğaltın. Bağlılık, çekicilik, gönül! Dağılalım bu hengamede! Güzün hışırtısına gömül! Dona kal veya çıldır sen de! Dr.Jivago’nun şiirlerinden
Bazılarını sevmek
Bazılarını sevmek ezer bizi, Senin her şeyin mükemmeldir, Ve çekiciliğinin gizi Hayatın çözümüne bedeldir. Baharda düşlerin hışırtısı Ve fışırtısı gerçeklerin. Bu ailedensin. Hava gibi Çıkar gözetmez, anlamın senin. Kolaydır gözü ışığa açmak, Arınmak sözcük çöplüğünden Ve çöp biriktirmeden yaşamak. Bunları kurnazlık sayma sen.
1931

Her şeye inmek isterim Her şeye inmek isterim, İşin özüne, Bir yol bulabilsem, derim, Kalp pürüzüne. Özüne geçmiş günlerin, Nedenlerine, Köklerine, temellerin En derinine. Bağını kavrayabilmek Olayların ve Yaşamak, düşünmek, sevmek, Yaratmak bir de. Becerebilseydim onu Kısmen de olsa, Yazardım hırsın özünü Sekiz satırla, Suçu, günah işlemeyi, Koşuşturmayı, Ve rastgele görüşmeyi Eli, ayayı. Yasasını yazardım ben, Ön sözlerini, Adının tekrar ederken Baş harflerini. Kalbim adeta uçardı, Dikerdim şiir. Ihlamur çiçek açardı Ardından bir bir. Katardım şiire, neyi: Gülü, naneyi, Fırtınayı, saparnayı, Çayır biçmeyi. Eskiden Chopin sokmuştu -De ki mucize- Mezarı, parkı, koruyu Öz müziğine. Ulaşılan her zaferdeAzap ve oyun- Çekilen bir kirişidir O gergin yayın.

Öyledir öyle başlar İnsan iki yaşında da öyle başlar işte Ezgilerin karanlığına sıyrılır kucaklardan, Cıvıl cıvıl cıvıldar, mırıldar bir süre, Derken, üçüne doğru, sözler dökülür ağzından. Öyledir işte, yavaşça başlarsın anlamaya, Kapılıp bir türbinin büyük gürültüsüne, Sen misin bu, bir başkası mı yoksa, Yabancılaşmıştır evin, bir gölgedir annen de Bu zalim leylâk parıltısının nedir derdi? bu dökülen, bu inen bir park kanepesine, Nedir? çocukları kaçırmak gibi bir şey mi? Öyledir işte, kuşlar öyle doluşur içine. Arttıkça artan kıvamını bulan acılardan: Yüreğinde ulaşılamayanın özlemi, uzak yıldızlar, Faust gibi olduğun, kafan bulandığı zaman Öyledir, öyle başlar çingene çalgıcılar. Uçaraktan yüce yüce gök katlarından Çevrili alanlar görürsün, evsiz topraklar, ve denizler bir iççekiş kadar ansızın, İşte tıpkı öyle doğar heceler ve uyaklar. Yulafların üstünde, sırtüstü,yaz geceleri, yakarır durur: her şey yerini alsın diye, Sakınarak gözünden şafağı ve evreni Öyle olacaktır, öyledir dalaşımız güneşle. Öyledir, öyle başlar yaşamak, dizelerle. Çeviren: Cemal Süreya |